İzmir Bergama’daki tarım işletmesi Agrobay’ın büyük çoğunluğu kadın işçilerden oluşuyor. Agrobay’da bir ay önce işten çıkarılan 39 işçinin 31’i, Kod 46 maddesiyle tazminatsız işten çıkarıldı.
Kod 46 maddesiyle Agrobay, “işverenin güvenini kötüye kullanmak, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” gerekçelerini öne sürdü.
18 yıldır Agrobay’da çalıştığını belirten 61 yaşındaki Naime Tekkahraman, emekliliğine 1,5 yıl kala sendikalı olduğu için işten çıkarıldığını söylüyor:
“İşten çıkarılan sendikalı arkadaşlarımıza destek verdik diye bizi de işten attılar. Çoluk çocuğumuzun geçimi için bunca yıl kötü muameleye sustuk. Bazı günler mühendisler bize bir bağırıyordu ki oturup ağlıyorduk. Son birkaç yıldır baskı çok artmıştı, ihtiyacımız var diye sesimizi çıkaramıyorduk.”
İşçiler, Tarım-Sen’e üye olduktan sonra sendikal gerekçelerle işten çıkarıldıklarını söylerken, şirket ise işten çıkarmaların sera içerisinde sendika faaliyetleriyle ilgili olmadığını savunuyor.
BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk‘e konuşan Agrobay Seracılık Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Şentürk Salık, “Marjinal grupların gölgesi altında tamamen bir karalama kampanyası sürüyor” diyor.
‘KADINLAR SICAKTAN CAN VERECEK DURUMA GELİYORDU’
İşten çıkarılan ziraat mühendisi Mehmet Aksoy, Ağustos ayında birkaç gün içinde sendikalı işçi sayısının 30’lara çıkmasıyla birlikte işverenin durumu fark ettiğini ve işlerine son verdiğini savunuyor.
10 yıldır Agrobay serasında çalışan 42 yaşındaki Behice Karabulut, “Sendikaya üye olduktan bir hafta sonra kapının önüne konduk” diyor.
Karabulut, 15 Ağustos’ta sendikaya üye olduğunu, 24 Ağustos’ta işten çıkarıldığını anlatıyor:
“Genelde burada çalışan kadınlar bizim gibi orta yaşlı, ihtiyaç sahibi kadınlar. Biz öyle zengin insanlar değiliz, kendi halinde, elimizin emeğiyle karnımızı doyuran gariban insanlarız.”
“Bir sigortamız, işimiz olsun, çoluk çocuğumuza ekmek götürelim diye girmiştik ama bunları hak etmedim. Mühendisler ne derse yaptım, bayramlarda resmî tatillerde bile yeri geldi çalıştım.”
Haziran maaşını ağustosta aldıklarını söyleyen Karabulut, işçileri banka promosyon parasına da el konduğunu savunuyor:
“Yoğun ayak üstünde kalmaktan dolayı ayak bileğim şişmişti, topallıyordum ama çalışıyordum, ilaç içmiştim, koridorda ayağımı çarptım ve ön dişim hala kırık.”
“Klor, asit… Her çeşit zorlukta korumasız çalıştık. İlaç atımında eldiven, ayakkabı yoktu, üstümüze ince kıyafet veriliyordu. Geçen sene ip atımında yanımdaki arkadaşım düştü, iş kazası dedirtmediler, evde düştü diye kaydettiler.”
“Bu sene hastalıktan dolayı seraların üzerine kireç (gölge tozu) atmamışlardı, seralar inanılmaz sıcaktı ve doğrudan sıcağa maruz kaldık. Servisler eski ve bozuktu, her gün kazayla burun buruna geliyorduk, haftada 1-2 gün iş çıkışı yarım saat mazot sırasında bekliyorduk.”
Aksoy ise “Kadınlar artık sıcaktan can verecek duruma geliyordu, düzgün bir fan sistemi yoktu. Biz orada hiçbir iş güvenliği olmadan çalıştık” diyerek anlatıyor.
‘İŞÇİYE PARMAK SALLADILAR’
“İnsan kaynakları müdürü parmak sallayarak, ‘derhal servislere binin’ dedi. Biz de sendika olarak, ‘işçilerle böyle konuşamazsınız’ dedik. Onlar da ‘işçi de benim, işyeri de benim, istediğim gibi kovarım, siz buna karışamazsınız’ dediler.”
“İşveren işçileri sendikalı oldukları için işten çıkaramaz, bu Anayasal bir suç. O yüzden bu şekilde söylemiyorlar. Küçülmeye gidildiğini, performans gerekçesiyle çıkarıldıklarını söylüyorlar.”
‘İŞÇİ ZATEN BU ÜLKEDE 1-0 ÖNDE BAŞLIYOR’
İşten çıkarmaların sendikalaşma ile ilgili olmadığını iddia eden Salık, eylem yaparak iş yeri giriş çıkışını kapatan kişilerin kameradan tespit edilerek işten çıkarıldığını aktarıyor:
“Bu arkadaşlar işletmemizin giriş çıkışını kapatarak, yaklaşık 2 saat buradan servislerin çıkmasını engellediler, içerideki misafirlerimizin dışarı çıkmasını ve dışarıdan girişleri engellediler. Biz de bir sonraki gün bunların işlerine son verdik. Bugün yine benim işletmemin önü kapatılsın, ben onları da çıkarmak zorundayım, burada her aklına esen giriş çıkışı mı kapatacak?”
“Videoda kim işletmenin giriş çıkışını kapattıysa, kim suç işlediyse sadece o insanları çıkarttık. Hatta videoda isim benzerliğinden bir bayanı yanlışlıkla çıkarmışlar, onu geri aldık, videoda olanı çıkardık. Biz orada kim sendikalıydı, kim değildi bilmiyoruz.”
Tarım ve hayvancılıkta bin çalışanı olan Agrobay için “39 kişinin tazminatına göz koyacak kadar küçük bir şirket değil” diyen Salık, konunun hukuka taşındığını ve 46. Maddeyi kaldırarak tazminatların ödenmesi kararı çıkarsa, tazminatların ödeneceğini belirtiyor.
İş yeri önündeki eylemde 1,5 yıl önce tüm haklarını alarak işten çıkarılmış bir kadının da olduğunu söyleyen Salık, “mesele işçi hakları değil” diyor:
“Marjinal grupların gölgesi altında tamamen bir karalama kampanyası sürüyor. Gelen grupların içinde iki tane işçi var, geri kalanların hepsi başka insanlar. Bu işçi meselesi değil.”
İş yerinde güvencesiz çalışma iddialarını yalanlayan Salık, işçilerin düzenli sağlık kontrolünden geçtiğini ve tüm iş kazalarının kayıt altına alındığını belirtiyor:
“Hak bu şekilde aranmaz, yargıya gidilir. Hepimiz biliyoruz ki işçi zaten bu ülkede 1-0 önde başlıyor. İyi niyetli bir insan arabulucuya gider, sizinle konuşur, olmazsa davaya gider. Ama bunların niyetleri çok başka. Burada birileri kahraman olmak istiyor, birileri de kolaydan para almak istiyor ama bu işler öyle kolay değil. Biz burada gece gündüz çalışıyoruz.”
İçeride halen 400 mavi yakalı ve 70 beyaz yakalı çalışan olduğunu söyleyen Salık, “Burası 22 yıldır çalışan, çok fazla emekli vermiş bir işletme. Ben burada büyüdüm, benim çocukluğumdan beri hala burada çalışan kadınlar var” diyor.
KOD 46 NE ANLAMA GELİYOR?
Kod 46 ile işten çıkarılan işçiler İşkur’dan işsizlik maaşı alamıyor; işverenin kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi gerekmiyor.
Ayrıca Kod 46 ile işten çıkarılan bir işçi, başka bir yerde iş aramak istediğinde türlü zorluklarla karşı karşıya kalıyor.
Karabulut, sadece içeride kalan haklarını ve kod 46’nın düzeltilmesini istediğini söyleyerek, “Psikolojim çok bozuldu, çıktığımda kendime geldim. İşe asla dönmek istemiyorum” diyor.
Agrobay işçileri, Kod 46’nın geri çekilmesini talep ederken, işveren ise bu kararı mahkemenin vereceğini söylüyor.